Merhaba,

Yıllar içinde deneyimlediklerimi, beni eğlendirenleri, öğrendiklerimi, kendi parlak fikirlerimi bu sayfada paylaşacağım sizinle. Paylaştıkça zenginleşir insan, sizinle zenginleşmek dileğiyle...

13 Eylül 2010 Pazartesi

"ANNEANNEN YAPMIYORSA, YAPMA!"

   Uzun bir süredir benim mottom bu cümle. Doğallıktan o kadar çok uzaklaştık ki, artık annelerimizin değil de, anneannelerimizin hayatı doğal kaldı. Dolayısıyla, ben de elimden geldiğince anneannem gibi yaşamaya çalışıyorum, hastalarıma da bunu öneriyorum.

   Anneannem kışın domates yemezdi

   Yaşı bana yakın olanlar hatırlar, çocukluğumuzda domates yemek için yazı beklerdik. Sadece domatesi değil, kabağı, patlıcanı, biberi, barbunyayı, kavunu, karpuzu, çileği, şeftaliyi... Sonra "turfanda" çıktı, mertlik bozuldu. Her sebze ve meyveyi, daha pahalı da olsa, her mevsim tezgahlarda bulur hale geldik. Sonra unuttuk, hangisi yaz, hangisi kış sebzesiydi. İlkokul hayat bilgisi dersi olmasa, hatırlayacağımız da yoktu hani.
   Oysa, bütün bir kışı o sulu, kırmızı domatesi bekleyerek geçirmek, sonra yazla beraber o güzelim ince kabuklu ve pazardan eve gelene kadar ezilen mis kokulu eciş bücüş domatesleri iştahla yemek ne güzeldi, hatırlasanıza!
   Günümüzde doğalını bulmak çok zor ama, siz yine de hormonlu, genetiği değiştirilmiş, mevsiminde yetişmeyen, dayanıklı olması için bin türlü müdahale yapılmış sebze ve meyveleri tercih etmeyin. Hiç değilse, mevsimine uygun sebze-meyve tüketin.

   Anneannemin yiyecekleri çok çabuk bozuluyordu

   Marketlerdeki besinlerin son kullanma tarihlerinin giderek uzadığının farkında mısınız? Ne yazık ki, bazı besinleri uzun süre bozulmadan saklayabilmek için kimi işlemlere tabi tutuluyorlar, ya da içlerine katkı maddeleri ilave ediliyor. Raf ömrünü uzatmak için yapılan girişimlerin besin değerlerinin tamamen korunabildiğine şahsen inanmıyorum. İdeali, hiç ya da en az işleme tabi tutulmuş olan besinleri tüketmek, tabii bulabilirseniz.

   Anneannem tarhanasını kendi yapıyordu

   Günümüz koşturmacasında elbette ki, tarhanayı da siz yapın demiyorum. Ancak, mümkün olduğunca hazır gıdalar yerine, "ev yapımı"nı tercih edin. Doğranmış, dilimlenmiş, yıkanıp kurutulmuş vb satın almak yerine, taze taze siz doğrayın, vitaminini öldürmeden siz yıkayın... Bu arada her "doğal" olduğunu iddia edene de kanmayın, uygun olmayan hazırlama ve saklama koşullarının da pek çok sağlık zararını beraberinde getirdiğini unutmayın (örneğin, biberlerde aflatoksin).

   Anneannem bin türlü temizlik malzemesi kullanmazdı

   Bir temizlik maddesi tüketim çılgınlığıdır gidiyor. Her çamaşıra ayrı deterjan, ıslak yüzeye farklı temizlik maddesi, parkelere parlatıcı, ayna spreyi, kokulu tuvalet temizleyici, bin türlü leke çıkarıcı, yumuşatıcı... Herkes evi mis gibi koksun, tertemiz olsun istiyor ama, gerçekten hepsi gerekli mi, ya da bu maddeler nerede sonlanıyor kimse düşünmüyor. Bir süre sonra içecek temiz suyumuz dahi kalmayabilir, dikkat!
   Uzun vadeli çevresel zararların dışında, kişinin sürekli kimyasallara maruz kalmasının allerjik hastalıklar dahil pek çok sağlık sorunu yaratması da cabası.
   Ben, ev, çamaşır ya da kişisel temizliğimde mümkün olduğunca doğada çözünen temizlik maddeleri, ya da doğal sabunlar kullanmayı öneriyorum.

   Bu minval üzere söylenecek çok şey olsa da, yukarıdaki bir kaç örnek dışında kısa kesiyor, anneannelerinizin yaşamın başka hangi noktalarını nasıl yaşadığını düşünmeyi ve uygulamayı size bırakıyorum...